Eylül 2018 - birazgamzeden

29 Eylül 2018 Cumartesi

İlk durak:Berlin!

Eylül 29, 2018 0
İlk durak:Berlin!

   Merhaba Berlin!


   Havalanında uçaktan iner inmez Hellloooooooo! diye bağırdığım güzel şehir... Aslında yolculuğumuz Trabzon havalimanından İstanbul'a aktarma yaparak başladı. İstanbul'da yaşamanın avantajlarından biri de aktarmasız direk gidebilmek. Ah ah yine kıymetini bilememişiz diye başlayacağım şimdi:)


   Berlin'de ilk geceyi havalimanında geçirdik. Çünkü çok yakın arkadaşlarımız olan Büşra ve Barış ile Berlin'de sabahın erken saatlerinde buluşup gezmeye başlamaktı amacımız. Bu arada bahsetmemiş olabilirim,bizim Almanya'ya ziyaretimizin asıl sebepleri Büşra ve Barış oluyor. Bu minnoş arkadaşlarımız geçen yıl 23 Eylül'de tam da bizim nişanımızın hemen ertesi gününde Almanya'ya giderek oraya yerleştiler. O gün bu gündür yanlarına gitmek istiyorduk. Yine hayallerin gerçek olduğu bir andayız, gözyaşları sel...


   Berlin Schönefeld havalimanında indikten sonra ilk durağımız olan Reichstag'a gidebilmek için öncelikle elimizdeki bavullarımızdan kurtulmamız gerekiyordu.Bunun için 'Berlin Hauptbahnhof' ana tren garına giderek bavullarımızı 6 euro karşılığında dolaba kilitledik. Böylece artık özgürdük ve istediğimiz kadar yürüyebilirdik:)


  Havalimanından inince ilk olarak trene binmek için tren istasyonunda bulunan otomatlardan adedi 7,70 euro karşılığında günlük bilet aldık. Fakat burdaki ince çizgi bileti alınca kullanacağınız zaman valid ettirmeniz gerekiyor. Yani bileti damgalatıyorsunuz ve üzerine tarih basılıyor. Tren istasyonlarında gişe vs olmadığı için herkes elini kolunu sallaya sallaya trene inip biniyor. Ama kontrol eden kişiler trenlerin içinde aniden ortaya çıkıp biletleri göstermenizi istiyor. Siz siz olun sakın biletsiz binmeye kalkmayın:)


  Reichstag / Parlamento Binası

   Rotamızın ilk durağını Parlamento Binası olarak seçiyoruz. Hedefimize doğru giderken Büşra çantasından bizim için evde hazırlayıp getirdiği sandviçleri çıkarıyor ve yürürken kahvaltı ederek bir öğünümüzü aradan çıkarmış oluyoruz. 


   Biraz tarihinden bahsetmek gerekirse, Parlamento Binası 1894 yılında açılmış ve 1933 yılına kadar parlamento binası olarak kullanılmış. 1933'te çıkan bir yangın sonucu kullanılmayacak hale gelen bina restore edilerek 1999 yılında yeniden Parlamento Binası olarak açılmış. Bu binanın en önemli noktası tepedeki cam kubbesiymiş.Biz binanın içine girmedik çünkü günler öncesinden rezervasyon yaptırmak gerekiyormuş. Ayrıca kapının önünde inanılmaz bir sıra vardı. Biz bırakın binanın içine girmeyi yakınına dahi yaklaşamadık çünkü bahçesi tadilattaydı. Sizin için kameradan yaklaşıp bir fotoğraf çektim. 




   Brandenburg Gate / Brandenburg Kapısı 

 
   Reichstag'a yürüme mesafesi yakınlığında olan Brandenburg kapısı rotamızda 2. durağımızdı. Bu kapı Berlin şehrinin ana sembollerinden biri olarak şehirde oldukça dikkat çekmektedir. Doğu ve Batı Almanya'yı ayıran bir yapıyken duvarın yıkılmasından sonra Almanya'nın özgürlük simgesi haline gelmiş. 2. Dünya Savaşında büyük hasara uğrasa da yıkılmamış. Savaşın ardından şehri doğru ve batı olarak bölen duvar her iki şehrin yardımlarıyla onarılmış.

  Evet orada yine bir tadilat görüyorsunuz. 2. rotamızda da çalışmayı görünce az daha bayılmak üzereydim. Ama yine de kameralara gülümsedik:)





    Holocaust Memorial / Katledilen Avrupalı Yahudiler Anıtı 


    Yine yürüyerek geldiğimiz Holocaust Memorial aslında bizim rotamızda 3.durağımızdı. Fakat yolda yürürken sohbete dalıp burayı atlayarak diğer yerlere direk geçiş yaptık. Günün sonunda ise aklımıza gelince koşarak gittiğimiz bir yer olduğu için sizinle fotoğraf paylaşamıyorum. Gittiğimizde hava kararmıştı ancak betonların içinde gezerek tarihi hakkında bilgi edinebildik. Mutlaka görülmesi gereken yerlerden biri. 

    Biraz tarih detayı vermek gerekirse, Nazi Almanya'sının 2.Dünya Savaşı sırasında katlettiği Yahudileri anmak için yapılmış bu anıt 19.000 metrekare büyüklüğünde. 2.711 beton blok içeren bir alandan ve bir bilgi merkezinden oluşmaktadır. Anıt gerçekten büyüklü küçüklü karışık betonlardan meydana geliyor. Bu merkezde ayrıca Avrupalı Yahudilerin soykırımını, katliamını ve bunları hatırlatan tarihsel anma yerleri üzerine bir sergi de sunulmaktadır.


   Berliner Dom/ Berlin Katedrali


   Müzeler adası üzerinde yükselen Berlin Katedrali Berlin'in en büyük kilisesi, aynı zamanda da Almanya'daki Protestan Kilisesi'nin merkezidir. Çok fazla sayıda savaş görmüş ve her seferinde ya onarılmış ya da yeniden inşa edilmiş. 18. yüzyılın başında inşa edilen Berlin Katedral'i özellikle 2. Dünya Savaşı'nda en büyük hasara uğramış ve 1993 yılında onarılıp tekrar hizmete açılmış. 

   Dünyanın en sıra dışı yapılarından biri olarak kabul edilen Berlin Katedrali, Rönesans, Gotik, Barok, Yeni Klasik ve Yeni Rönesans gibi çeşitli akımların harmanlandığı bir mimari ile inşa edilmiş. 


  Buraya gelince bir de ne görelim? Berliner Dom sol kubbesi tadilatta. Kendimi bahçede çimlere atıverdim. Neyse ki güneşi çok güzel yakaladığımız için bahçesinde böylece bir süre dinlenmiş olduk. Tabii ki de hemen kafamdan tadilat yapılan kubbeyi açıya almadan nereden fotoğraf alabiliriz düşünceleri hızla geçti.Ana kapısının önü çok kalabalık olduğu için de fotoğrafı aşağıdaki açıdan çekmeyi tercih ettik. Siz de daha güzel fotoğraf kareleri elde etmek için katedralin etrafını gezmeyi deneyebilirsiniz.





 
  Hackescher Markt 
   
   Kendimizi kaptırmış yürürken farkında olmadan harika bir yere geldik. Eğer alışveriş yapmak istiyorsanız buraya mutlaka gelmelisiniz. 8 farklı avludan oluşan ve çeşitli tasarım dükkanların bulunduğu bu bölgede gezmekten inanılmaz keyif alacağınızdan eminim. Ayrıca Hackescher Markt Mitte bölgesinde kalıyor ve alışverişte daha çok Alman tarzını yansıtıyor. Bu bölgede pek çok tasarım dükkanlarına ve kahve içebileceğiniz çok güzel mekanlara rastlayabilirsiniz. 

   Biz Emre'yle buranın en çok avluya bakan dairelerini sevdik. Avluların içerisindeki tasarımsal dükkanların tatlılığı ve avluların ayrıca sakinliği daireleri farklı bir ruha büründürmüş.Ayrıca buranın bir diğer güzel yanı ise avluların ortasında oluşturulmuş o küçük bahçeler.. 

                      


   Berlin Wall / Berlin Duvarı
   
     Utanç duvarı olarak da bilinen Berlin duvarı, 1961 – 1989 yılları arasında Doğu Almanya ile Batı Almanya arasında yer alan, Doğu Almanya vatandaşlarının Batı Almanya’ya göç ve kaçışlarını engellemek amacıyla inşa ettirilmiş olan duvardır. Duvarın uzunluğu yaklaşık olarak 46 km'dir. 
    
     Duvarın batı tarafına bakan bölümüne grafitiler yapılmış ve bu duvara 'Utanç Duvarı' adı verilmiş. Grafitelere baktığımızda her duvarda çok farklı şeyler anlatılmak istendiğini farkettik. Her duvarın çok ayrı bir hikayesi vardı. Biz burada yolun kenarından duvarlara uzun uzun bakarak yürüdük. Herkes kendini en çok ifade eden grafitili duvarın önünde fotoğraf çekiliyordu. Benimse o an ruhuma en uygun grafitili duvar işte aşağıdaki gibiydi. 


   Klunkerkranich 
   
     Berlin'de hemen hemen her yeri yürüyerek gezdiğimiz 1. günümüzde ayaklarımıza kara sular inmişti. Büşra bizi dinlenmek için yine harika bir yere götüreceğini söyleyince benim hemen yorgunluğum geçti. Fotoğraflarda hava güzel gözükse de rüzgar çok esiyordu ve tam anlamıyla yüzümüze tokat gibi çarpıyordu. Neyse ki şapkamı almıştım... Ama bavulumuzu kitlediğimiz dolapta kalmıştı. Yani sevgili rüzgar ve uçan saçlarımla ben gezmeye devam ettik:)

     Evet,Büşra bizi harika Berlin Manzarası olan bir yere getiriyor. Girişi en sevdiğimden,yeşil. Sizin için özellikle fotoğrafını çektim. Bir de gerçekten tüm Berlin'e tepeden bakıyorsunuz burada. Oturuyoruz ve arkadan Göksel-günün birinde şarkısı çalmaya başlıyor. Aslında Türklerin çok olduğu bir mekan değil ama kapıda Türk birine rastlıyoruz ve giriş ücretli olmasına rağmen ücretsiz giriyoruz içeri:) 




   Burgermeister 
   
     Artık acıkmadınız mı? Dediğinizi duyar gibiyim. Evet pilimiz bitti ve yine Büşra bizi harika burger yiyeceğimiz bir yere götüreceğini söylüyor.
  
   Bir de gidiyoruz ki inanılmaz bir sıra görüyoruz. Büşra burasının hep böyle olduğunu söylüyor. Kalabalıksa çok güzeldir herhalde dimi? Dakikalar sonra tabi ki de beklediğimize değiyor ve dünyanın en güzeli burgeri ile patateslerini yiyoruz. (Emre'nin de benimle aynı düşüncede olması gerçeklik payını bir hayli arttırıyor) Eğer Berlin'e giderseniz mutlaka gitmeniz gereken yerlerden biri burası. 




    Günün sonuna geldiğimizde Dresden'e dönmek üzere daha önceden bilet aldığımız Flixbus otobüslerine binmek için Alexanderplatz Meydanına gidiyoruz. Bu meydan Berlin'de ulaşım merkezi olarak geçiyor. 

    Bu yazımı tabi ki de arka fonda çalan Despacito şarkısı ile dans ederek sevgili can arkadaşım Büşra ile çekildiğimiz fotoğrafı paylaşarak sonlandırıyorum:)




   Sevgiler,Gamze :*




28 Eylül 2018 Cuma

Almanya'ya gidiyoruz dedik ama vizemiz yetişmedi!

Eylül 28, 2018 0
Almanya'ya gidiyoruz dedik ama vizemiz yetişmedi!



    Merhaba, sizlere bu yazımda kocaman bir gezi planımızın önce nasıl kül olduğunu sonra da o küllerden nasıl yeniden doğduğunu anlatacağım. Ama anlatmaya başlamadan önce gezimizi planladığımız ilk tarihte nasıl gidemediğimizden bahsetmek ve sizinle birlikte yaramıza bir kere daha tuz basmak istiyorum. Belki gülersiniz belki üzülürsünüz orasını bilmiyorum ama biz Almanya Başkonsolosluğu sayesinde ömrümüz boyunca unutamayacağımız bir anıya sahip olduk.

   Aslında bizim Almanya gezi planımız düğünden önce yapılmış ve düğün sonrasında gidilecek bir plandı. Siz de bilirsiniz ki düğünden sonra kimlik, ikametgah ve soyad vs değişir ve eğer bir tatil planlıyorsanız tüm işler daha da zorlaşır sizin için. Bizim de aynen böyle oldu. Balayında oturup ilk fırsatta biletlerimizi aldık, yuvaya dönüş yaptıktan sonra hemen yapılacak işleri halledip Trabzon'da Almanya Başkonsolosluğuna başvuruda bulunduk. Buraya kadar herşey çok tatlı. Vizemizin gelmesi için yeterli süremiz var(yaklaşık 3 hafta) ve dolayısıyla biz çok rahatız. Kurban bayramında yapacağımız 9 günlük tatilimizi değerlendireceğimizi ve böylece ekstra izin almaya gerek kalmayacağını düşünüyorduk ki.. Bilen bilir Almanya Başkonsolosluğunu telefonla arayınca bile 'vizeniz 14 gün içerisinde olumlu veya olumsuz yanıtlanacak' bilgisi ile karşılaşıyorsunuz. Benim daha önce yeşil pasaportum vardı ve vize süreçlerinden dolayısıyla bi haberim. Ah ah yeşil pasaport, kıymetini bilememişim. Neyse sonra ne oldu dersiniz?

   Kurban bayramı için cuma gününden İstanbul'a uçuyoruz.Bayramın ilk 2 gününü ailelerimiz ile geçirip ardından yaptığımız plana göre Almanya'ya gidiyoruz. Yapılan plan bu şekilde.. Arife gününe son 2 kala günde 12 kere konsolosluğu arayıp görüştüm.. Sonuç; telefonu açan görevlilerin bazıları vizemizin yetişeceğini bazıları ise yetişmeyeceğini söyledi. Umutlansak mı umutlanmasak mı bilemedik. Pasaportumuz gelirse bari İstanbul'a gelsin diye adres değişikliği yaparak İstanbul'un yolunu tuttuk. Gittiğimizde ise hala gelmeyen pasaportlarımız için İstanbul'dan kalkıp bir de Ankara Almanya Başkonsolosluğuna gitmek için gaza geldik. Hatta gittik. Arife günü yarım gün açık olan konsolosluğun önünde dilekçeler yazdık, telefonla defalarca aradık ve tabiri caizse taciz ettik. Sonuç; hiçbir şekilde geri dönüş alamadık. İstanbul'a geri döndük ve bu yolculuktan bize geriye kalan sadece yorgunluk oldu. Bayramımızı İstanbul'da geçirdik, pasaportlarımızdan hiçbir şekilde haber alamadık.Biletlerimiz yandı ve sonuç tam anlamıyla hüsran...

   Peki sonra ne oldu? İnternetten yaptığımız araştırmaya göre tarihi geçen vize başvuruları red olarak geri geliyormuş. Trabzon'a geldiğimiz ilk iş günü pasaportlarımız kargo ile elimize ulaştı. İnanabiliyor musunuz 1 iş günü ile kaçırmışız. Gerçekten gitmememiz gerekiyormuş diyerek pasaportlardan ümidi kesmiştik. Derken pasaportlar gelince bir de baktık ki 1 ay vize vermişler. Şimdi gitsek olmaaaaaz, gitmesek olmaaaz :) eski biletlerimizin yandığına mı üzülsek yoksa yeniden bilet alacağımıza mı üzülsek bilemedik. Ama dayanamadık ve evet Almanya'ya gittik! 5 günde 3 şehir gezdik. Hepsinden sizlere ayrı ayrı bahsedeceğim.

  He bu arada bize ders oldu.. Bundan sonra riske gerek yok,artık nasıl olsa yeni kimlik çıkartma işlerini tamamladığımıza göre vize başvuruları için 3-4 ay önceden başvurmayı planlıyoruz,akıllandık :))

 Sevgiler,Gamze



 

17 Eylül 2018 Pazartesi

Resim kursuna başlıyorum heyecanı!

Eylül 17, 2018 0
Resim kursuna başlıyorum heyecanı!

   Heyoo, bugün bana çok mutlu pazar. İstanbul'da olan yakın arkadaşlarıma bu yazımdan selam olsun. Beni merak edenlere buradan sesleneyim,ben iyiyim. Hatta o kadar iyiyim ki keyifli pazartesiler şuanda benden soruluyor. Hepsini çok özledim orası ayrı konu. Neyse konumuza dönelim, ağlamak yok. Daha önce size burada keşif yapmak ve kendime vakit ayırmak için yeterli vaktim olduğundan bahsetmiştim. Bugün hiç zaman kaybetmeden resim kursunda başlangıç yaptım bile... Hatta kurslara kayıt olurken tam bir açgözlü gibi kendimi kaybedip birden fazla kursa yazıldığımı farkettim. Resim kursunun yanında pastacılık,ahşap boyama,dikiş kursu derken işler çığrından çıkmış,farkında değilim.Ama dikiş kursunda çok ciddiyim.Her neyse ilk resim kursundan  anlatmaya başlayayım.

   Biliyor musunuz?Uzun zaman sonra ben de bugün çocuklar gibi şendim. Sabah erkenden kalkıp heyecanla hazırlanırken Emre benim halime epey bir güldü. Bugün okulların da açılıyor olması  heyecanımın üzerine tuz biber oldu. Emre bana "sen de mi okullu oldun" diye diye bitiremedi.

     Resim kursu diyorduk. Aslında resim yapmak falan hiç çocukluk hayalim değildi. Veya resim konusunda kendimi geliştirmek Trabzon'a gelene kadar aklımda bile yoktu. Nerden buralara geldim bende bilemiyorum ama şimdiden daha başlamadığım halde renkli boyaların fikri bile inanılmaz keyifli geliyor,derken böyle heyecanlı duygular yaşıyorum işte. Tasarım aşkım kabardı vallahi. Yeri gelmişken bahsetmek gerekirse ben aslında şuanda çalışmayan,ev hanımcılığı oynayan(keyfi nasıl çıkarılır onu çözmeye çalışan) bir peyzaj mimarıyım. 

    Her neyse sonuç olarak ilk gün olduğu için tanışma ve malzemeler hakkında konuştuk vs derken kursun ilk günü geçti gitti bile. Yapacağımız resmi seçmemiz için de hoca bize zaman verdi. Ben aşağıdaki iki resimden birini yapacağım o da muhtemelen renkli olan olacak:) tam olarak hangisi olduğu yarın malzeme almaya gittiğimizde belli olcak.He merak ettiyseniz kendimi kaybedip yazıldığım diğer kurslar da şimdilik askıda. 




    Ayrıca bugün günümü güzelleştiren Müzeyyen abla ile tanıştım. Kendisi emekli Ziraat Mühendisi pek tatlı biri. Resim kursu bir araya getirdi bizi ama buraya geldiğimden beri çok farklı bir gün geçirmeme ve birden fazla insan ile tanışmama vesile oldu. Elinden geldiğince karşılıksız bir şekilde burayı sevmem için çabaladı. Dünyada hala bu kadar iyi insanların olduğunu görmek beni çok mutlu ediyor.

   Resim kursu serüvenim bu şekilde başladı, nasıl devam edeceğini bende çok merak ediyorum. Şimdilik görüşmek üzere:*

Sevgiler,Gamze








16 Eylül 2018 Pazar

Merhaba, ben Gamze!

Eylül 16, 2018 0
Merhaba, ben Gamze!

   Merhaba, ben Gamze!

   Size şöyle minnoş,pembeli bir giriş yapmak istedim ve ilk yazımı yazmak için bilgisayar başına geçtim. Ta tam işte karşınızdayım:) Kısaca buraya nasıl geldiğimi anlatmak gerekirse diş hekimi sevgili eşim atama dolayısıyla Trabzon'da uzmanlık kazandı. Açıkçası İstanbul'da doğup büyümüş iki insan olarak şehir koşuşturmacası içerisinde farklı şehir düşüncesi birden ikimize de iyi geldi. Derken Temmuz'da gerçekleşen düğünümüzden sonra kendimi burda buldum. Günlerin inanılmaz yoğun geçtiği İstanbul gibi büyük bir şehirden sonra hiç bilmediğimiz başka bir şehre gelince zamanın ne kadar değerli ve güzel birşey olduğunu farkettim. Bu sayede daha önce hep yapmak istediğim aktiviteler ile burada zamanımı daha iyi değerlendirebileceğimi düşündüm. Bir de üzerine kısa süredir Trabzon'da olmamıza rağmen burada gezdiğimiz pek çok yerler eklenince ben de yazmak istedim.

  İlk fırsatta sizlere burada geçirdiğim zamanları ve gezdiğim yerleri detaylı olarak aktaracağım. Şimdilik görüşmek üzere,sevgiyle kalın:*

  Gamze