Büyüleyici Şehir.. PRAG - birazgamzeden

26 Kasım 2018 Pazartesi

Büyüleyici Şehir.. PRAG



    Prag şehrini gidip gören herkes mi çok beğenir? Bana kalırsa evet:) Bu zamana kadar etrafımda gidip gören herkes ne kadar büyüleyici bir şehir olduğundan bahsediyordu. İşte ben de şehri görünce herkese hak verdim. Gerek şehrin günümüze kadar korunmuş o tarihi yapıları, gerekse yine görüp görebileceğiniz barok ve gotik tarzındaki mimari yapılarıyla benim de beğenmemem mümkün değildi doğrusu..


   Prag maceramız sabah daha güneş doğmadan başladı diyebilirim. Günübirlik gittiğimiz için saat 07:00'de günün en erken saatine aldık otobüs biletimizi. Dresden şehrinden flixbus otobüslerini kullaranak Prag'a geçtik. Yolculuğumuz yaklaşık 2 saat sürdü. Otobüs biletlerimizi 2 kişi gidiş ve dönüş olarak toplamda 42 Euro'ya aldık. Bizim gidiş tarihimizde euronun 6.9 tl olarak zirvede geziniyor olması da ayrı bir delilikti bizim bu seyahatlerimiz için. Prag şehri için çok ucuz şehir dedikleri de hep akılımızın bir köşesindeydi. Bu yüzden Prag'a giderken yalnızca 25 Euro bozdurduk ki bu da ortalama 550 CZK'ye denk geliyor. Gün içerisinde harcamalar yapmayı planladığımız kahve,yemek ve meşhur Trdelnik tatlısını dahil ederek bu tutarın bize gün içerisinde yeteceğini düşündük.Tabiki de magnet almadan dönmeyecektik. O günlerde ise magnet dedikleri şey döviz kuru piyasasından dolayı inanılmaz değerliydi.


   Biz tüm şehri yürüyerek gezme taraftarıydık. Bu yüzden gitmeden neler yapacağımızı adım adım haritamızdan belirlemiştik. Otobüsle indiğimiz yer 'Praha Florenc' noktasıydı. Otobüsle çok keyifli bir yolculuk geçirdik. Bunu dememin asıl sebebi şu ki,otobüste sıcacık yanan klima,telefonumuzu şarj etmemiz için prizler ve ve wifi mevcuttu. Daha ne isteyeyim ki :)


   Prag otobüs terminalinde iner inmez telefonumuzda daha önceden kaydetmiş olduğumuz, işaretlediğimiz yerlerden oluşan haritamızı açtık. Nereleri gezeceğimizi daha önceden belirlediğimiz için bundan sonraki görev sadece ayaklarımıza düşüyordu. Çünkü her yeri yürüyerek gezmeyi planlıyorduk.





   Kendimize yaklaşık 9-10 hedef nokta belirledik ve bir rota belirledik. Akşam 19:30 gibi dönüş otobüsümüz olduğunu düşünürsek kısıtlı zamanımız vardı. Ama günün sonunda gezmek istediğimiz tüm yerleri yürüyerek gezmiştik. Hatta ayaklarımıza kara sular inmişti. Tam tamına 20 km yol yürümüştük ve bu bize inanılmaz keyif vermişti. Orda yaşıyormuşçasına bir şehrin sokaklarında kaybolmak bizi adeta şehrin büyüsüne kaptırmıştı.


   Barut Kapısı/The Powder Tower

 
    Gezmek için ilk noktamızı Barut Kapısı olarak belirliyoruz. Barut Kapısı(veya Barut Kulesi) Prag şehrindeki 13 şehir kapısından biri. Bu yapıda da yine gotik tarzı ile karşılaşıyoruz. Bu yapı aslında zamanında Kralın tahta çıkışını kutlamak amacıyla yapılmış. İlk taşını Kral yerine koymuş olsada şehirde çıkan isyan sonucunda Kral'ın şehirden kaçmasıyla kulenin yapımına 8 yıl ara verilmiş.  İlk zamanlar Kuleye New Tower(Yeni Kule) ismi verilse de , 17 yy zamanlarında yapı barutların depolanmasında kullanılmış. İsmini de buradan almıştır.



    Evet yine gittiğimiz gibi Barut Kulesi'nin inşaatta olduğunu görünce 'hangi açıdan fotoğraf çeksek inşaatı almayız acaba?' çalışmaları başladı bizim için. Berlin ve Dresden gezimiz boyunca da bu konuda pek şanslı değildik doğrusu. Yakaladığımız en güzel fotoğrafı tabiki sizinle paylaşacağım ama bu tadilat konusu gün boyu bizimle birlikte geldi desem yeridir.


   Barut Kapısı'ndan sonra diğer rotamız Eski Kent Meydanı. Tabi biz sabahın erken saatlerinde gezmeye başladığımız için hava epey bir soğuk. Aslında gitmeden önce epey hava durumuna bakmamıza rağmen beklediğimizden daha soğuk bir havayla karşılaşmıştık. Montumuz yoktu ama soğuk saatleri butik dükkanlara girip gezerek atlattık.


   Astronomik Saat/The Astronomical Clock 


   Eski Kent Meydanındaki Astronomik Saat Prag denilince akılda kalan yerlerden biri olarak bilinmekte. Hatta size edindiğim bilgiler doğrultusunda saatin hikayesinden biraz bahsedeceğim.


   Bir efsaneye göre 15. yy da Hanus Usta tarafından yapılan bu saat zamanla dünyada o kadar ünlenmiş ki diğer ülkelerden insanlar saati görmek için şehre akın etmişler. Hatta diğer ülkeler tarafından saat o kadar beğenilmiş ki aynısından yapması için Hanus Ustaya teklifler bile gelmiş. Bu durumdan Kralın haberi olunca aynı saati başka ülkelere yapmaması için Hanus Ustayı kör etmiş. Bunun üzerine Hanus Usta dayanamamış ve saati bozarak bu kulede intihar etmiş. Bu olayın üzerine saat 60 yıl kadar uzun bir süre çalışmamış. 1560 yılında ise Jan Taborsky tarafından tekrar tamir edilerek saat çalışmaya başlamış.


          


   Burada her saat başı insanlar toplanıyormuş ve alkış sesleri yükseliyormuş. Bizde bu anı yakalamak için saat başı yaklaşırken buraya geldik. Fakat bu sefer alkış seslerinden ziyade hangi açıdan alırsak alalım fotoğrafı kurtaramayacaktık bile.. Saatte tadilattaydı :)Görebildiğimiz kadar inceledik. Saatin yan taraflarında heykeller bulunuyor. Sol taraftakiler kibiri ve cimriliği, sağ taraftakiler ise ölümü ve eğlenceyi temsil etmekte.


  Şansımıza hava inanılmaz güneşliydi. Ama bizler artist gibi kot ceketli olduğumuz için sabah soğuğunda adeta donuyorduk. O yüzden bu arada ufak bir Starbuck molası vererek hem biraz öğle vakti gelerek soğuğun gitmesini bekledik hem de biraz dinlenmiş olalım istedik.




   Karl Köprüsü/Charles Bridge

     Charles Köprüsü 1402 yılında Vitava Nehrinin üzerine kurulmuş bir köprü. Vitava Nehrinin sol tarafı Mala Strana Bölgesi, sağ tarafı ise Eski Kent Meydanı olarak geçiyor. Yalnızca iki bölgeyi birbirine bağlama görevi bulunmuyor bu köprünün. Köprüye yürümeye başladığınız daha yaklaşır yaklaşmaz inanılmaz bir tarihi kokusu geliyor. Müthiş bir Prag manzarasıyla karşılaşıyorsunuz.

    Turistlerin geneli Prag'ı gezmeye Eski Kent Meydanından başlayarak Charles Köprüsünden geçip Prag Kalesine doğru ilerliyorlar. Haliyle bizde yoğun bir gruba dahil olduk. Öğle saatleri olduğu için çok kalabalıktı. Köprü araç trafiğine kapalı. Sağda solda görebileceğiniz ressamlar ve müzik grupları ise köprüyü epey eğlenceli bir hale getirmiş. Keyifli şekilde vakit geçirerek Prag'ın diğer tarafı olan Mala Strana Bölgesine geçtik.


      


   John Lennon Duvarı/Lennon Wall

     John Lennon Duvarını Prag'ın Mala Strana Bölgesi'nde Fransız Büyükelçiliğinin hemen yanında görceksiniz. Ünlü İngiliz Müzik Topluluğu Beatles'in üyesi olan John Lennon'un 1980'li yıllarda akli dengesi bozuk Chapman adında hayranı tarafından öldürülmesinin ardından duvara John Lennon portresi ve Beatles grubunun şarkı sözlerinin grafitilerinin yapılması ile başlamış herşey.


   Özellikle gençlerin ve üniversite öğrencilerinin dikkatini çeken bu durum bir akım halinde yayılarak yazılarla ve grafitilerle dolmaya başlamış. Gençlerin bu konuda ortak bir simgesi haline gelen bu duvar ,günümüzde ise turistik bir nokta haline gelmiş. Pek çok müzisyen, sokak sanatçıları ve gençler burada bir araya geliyor.




  Prag Kalesi/Prag Castle


     Dünyanın en büyük kalelerinden biri olan Prag Kalesini, canlı gözlerle görüpte büyülenmemek elde değil. Burası aslında Prag şehrinde görülecek yerler arasında ilk sıralarda olması gereken yerlerden biri. Görür görmez bu kalenin yapılması yıllar sürmüştür diyorsunuz ama yüzyıllar sürdüğünü öğrenince şaşkınlıkla gözünüzü kırpmadan daha da incelemeye devam ediyorsunuz.




    Gerçekten Prag Kalesinin tarihi yüzyıllara dayanmaktadır. Kendi içerisinde şehir büyüklüğünde olan bu kalede ilk olarak sular ardından Aziz George Bazilikası ve Aziz Vitus Bazilikası yapılır. Aziz Vitus Bazilikası ve kubbesi tam olarak 6 yüzyıl sonra tamamlanmış. Kale içinde ayrıca Eski Kraliyet Sarayı, Kraliyet Bahçeleri,Resim Galerisi, Oyuncak Müzesi gibi pek çok yapıyla karşılacaksınız.

   Kalenin giriş kapılarında askerler nöbet tutuyorlar. Gitmeden önce nöbet değişimini mutlaka izlememiz gerektiğini okumuştuk bizde. Fakat kısıtlı vaktimiz olduğu için nöbet değişimini görmek adına kalede çok fazla vakit geçirmemiz mümkün değildi. Çok az bir süre içerisinde kaleyi gezmiş olsakta ne şanstır ki nöbet değişimine denk geldik. Duygulanmamak mümkün değil.


   Prag Kalesi içinde en önemli yapı şüphesiz Roma Katolik Kilisesi olan St. Azis Vitus Bazilikası diyebilirim.Sivri kuleleriyle gotik tarzıyla çok dikkat çekici bir yapıya sahiptir. Nereden fotoğraf çekerseniz çekin yapı harika gözüküyor. İşçilik mükemmel, yapılırken en ince ayrıntısına kadar düşünülmüş. Yüzyıllar süren çalışmaların günümüzde bu kadar turist tarafından hayranlıkla izlenmesi gerçekten beni yapıya daha da hayran bıraktı. Kalenin içini merak ediyoruz. İçeriye giriş ücretsiz. Fakat belli bir yere kadar ilerleyebiliyorsunuz. Diğer kısımlar için bilet almanız gerekiyor. Biz ilk gittiğimizde inanılmaz sıra vardı giremedik. Kaleyi gezdikten sonra dönüşte sıra olmadığını görünce hemen değerlendirdik. Vaktiniz varsa mutlaka tamamını gezmeniz gereken yerlerden biri.

                                     

   Kraliyet Bahçelerinin içinden geçerek kalenin en tepe noktasına ilerledik. Tüm Prag ayaklarımızın altındaydı. İşte saray, işte manzara diyorsunuz. Şansımıza yağmur yoktu. Bol güneş, az kalabalık bolca tadını çıkardık.


   Dans Eden Ev/Dancing House


    Açık konuşmak gerekirse en çok merak ettiğim yerlerden biri. 'Gidip önünde fotoğraf çektirmeden dönmeyiniz' tavsiyelerini göz önünde bulundurarak Dans Eden Ev'in yolunu tuttuk.


   Frank Gehry tarafından 1996 yılında inşa edilen bu yapı Fred-Ginger olarak da bilinmektedir. Hollywood'un 1930'lu yıllarındaki ünlü dans eden çifti Fred Astaire ve Ginger Rogers'i andırdığı için 'Dans Eden Ev' ismi verilmiştir. O dönemlerde bu yapının adı Fred-Ginger olarak anılmak istense de şehrin yapısına uygun olmayacağı düşünüldüğü için vazgeçilmiştir.


   Burası günümüzde ofis olarak kullanılıyormuş ve en üst katında restoran varmış. Hemen yolun kenarında bulunan yapı oldukça ilgi görüyor.




 Jan Zizka Heykeli


    Çek Cumhuriyeti halkı için ulusal kahraman olarak kabul edilen Jan Zizka 1378-1424 yılları arasında yaşadığı öngörülmektedir. Pek çok savaşta halka önderlik etmiş ve gözde şövalyelerden biri. 'Tek göz' anlamına gelen Zizka adını da küçük yaşta bir gözünü kaybettiği için aldığı sanılmaktadır. Diğer gözünü de 1421 yılında bir savaşta gözüne ok gelmesi sonucu kaybetmiş.


   Prag 3 Bölgesinde Vitkov Tepesinde bulunan bu heykelin boyutu gerçekten diğer heykellere göre büyük. Vitkov Tepesi şuanda bir park ve bu heykel parkın en tepesinde bulunuyor. Şehri tepeden izlemek isteyenler ve dinlenmek için güzel bir yer.


   Burası bizim yapmış olduğumuz rotada vakit yaratırsak gideriz dediğimiz bir yerdi. Haritayı açtığımızda yakınlık mesafesi normaldi fakat biz tepeye çıkmanın bu kadar zor olduğunu düşünmemiştik. Yokuşa başladığımızda yokuşun bu kadar dikleşeceği ve uzun olduğu da aklımıza gelmemişti. O kadar yürüdükten sonra ne geri dönmek ne de pes etmek olurdu. Bi ara o kadar yoruldum ki yokuş bir yolda daha fazla devam edemeyeceğim diye söylenirken hatırlıyorum kendimi:) Tabi bu kadar zorlu bir süreçten sonra anlatıldığı kadar güzel gelmedi gözümüze burası. Gitmek istediğiniz bir noktaysa eğer günün başlangıcında gitmenizi öneririz.



Wenceslas Meydanı / Wenceslas Square

    Artık tüm gücümüzün bittiği andaydık. Gelmeden önce çoğu yazılarda Prag şehrinde rotamızı buradan başlatmamız gerektiğini okuduysakta, biz otobüsle geldiğimiz için terminale en yakın noktadan başlamıştık. Dolayısıyla son gücümüzü burada tükettik. Burası mağazaları,dükkanları,otelleri ve barları ile Prag'ın en hareketli meydanlarından biri. Meydanda Saint Wenceslas heykeli ve onun arkasında Ulusal Müze yer alıyor.



   Hava kararmadan tüm şehri gündüz ışığıya görmüş olduk. Tüm rotalarımızı gezmeyi başardık ve herşey planladığımız gibi gitti. Çok isterdik Prag şehrini gece görmeyi.. Mümkün olmadı ama ama en başından beri okuyan bilir tüm zorluklara rağmen bu kadar gelmiş olmamız bile bizim için mucizeydi:)


   Bir sonraki durak otobüs terminali. Bu gece Dresden'e yarın da Trabzon'a dönüş. Uçağımız tabikide İstanbulda bekleyerek aktarmalı. Bir yere gitmek güzel de dönüşler hep yorucu ve üzücü. Hele bir de İstanbul'da değilseniz herşey daha yorucu.


   Okuduğunuz için teşekkürler, sevgiyle kalın:*   











 

 












Hiç yorum yok:

Yorum Gönder