Güzel sanatların şehri ''Güzel Dresden!'' - birazgamzeden

21 Kasım 2018 Çarşamba

Güzel sanatların şehri ''Güzel Dresden!''




     

   Almanya'nın Saksonya eyaletinin merkezi olan Dresden, Elbe nehrinin kenarına kurulmuş bir şehirdir. İtalya'nın Floransa'sı olarak adlandırılan bu şehir çok sayıda dünya çapında ünlü sanat eseri koleksiyonları barındırır. Burada gezerken muhteşem barok yapılar ile karşılaşıyorsunuz. Sanatın kalbi burada atıyor diyorsunuz.

  Ayrıca şunu da söylemeden geçmek istemiyorum. 2. Dünya Savaşı'nın son zamanlarında Dresden öyle bombalanmış ki şehir tamamıyla çok ağır hasarlar görmüş. Burada gezerken sadece kalan yapıları görüyorsunuz. Geriye kalan yapılar bu görkemli ve ihtişamlı yapılarsa, 2. Dünya Savaşı'ndan önce burada kim bilir nasıl mimari yapılar vardır, diye düşünmekten kendinizi alamıyorsunuz.

  Evet bugün de harika şanslı bir günümüzdeyiz. Çünkü yanımızda Dresden'de yaşayan arkadaşlarımız var ve burayı avuç içi gibi biliyorlar. Planlar tabiki yapıldı ama rotayı kendilerine bıraktık,onlardan iyi bilmemiz mümkün değil:)

     Ne güzel,yağmur da hiç yağmadı... Diye diye başlattık yağmuru. Evden çıkar çıkmaz şemsiyelerimizi açıyoruz. Gezmemizi engelleyecek kadar yağmadığı için ben yine de mutluyum.

    İlk yazımda anlattığım gibi burada bilet kontrolü trendeyken aniden çıkan gizli görevliler tarafından yapılıyor ve bileti aldığınızda kullanacağınız zaman onaylattırmanız gerekiyor, görevliler ise en çok buna dikkat ediyor. Biz Dresden'e geldiğimiz gün kontrol olmaz diyerek bilet almadık. Bugün ise aslında yarın için bilet alıyoruz ama onaylattırmıyoruz belki görevli kontrol etmez diye. Amacımız aslında bugün kullanmak değil. Olur da trende görevlilere rastlarsak onaylatmayı bilmiyormuşuz gibi davranırız diye kendi aramızda plan yapıyoruz.

    Yağmur yağdığı için tren kullanalım diyoruz. Tam da ineceğimiz durakta yakalıyor bizi görevli. Herkes kartlarını veya biletlerini çıkartıyor. Emre görevliye aldığımız biletleri gösteriyor. Görevli valid diye soruyor, hiç haberimiz yokmuş gibi davranıyoruz. Ve tabiki de aramızda devamlı türkçe konuşarak ceza yazmamasını diliyoruz. Görevli, pasaportlarımızı istiyor ve elindeki cihazla birşeyler yapıyor. Kesin ceza yazdı! diye söylenip duruyorum:) Tabi ineceğimiz durak üzerinden bir sürü durak geçti gitti. Neyse şuan 'Acaba kaç euro öderiz?'den önemli değil hiç birşey. Görevli bizim turist olduğumuzu düşünerek ingilizce ve almanca konuşamadığımızı sanıyor. Bir süre sonra sadece 'Yellow card' diyerek bir sürü işlem yapıyor. Sonuç; sarı kart yedik. Eğer bir daha valid ettirmezsek direk kırmızı kart ve cezası kişi başı 60 euro! Bu olaydan sonra koşarak gidip biletlerimizi valid ettirdik ve bir daha biletsiz trene binmedik:)

   Brühl's Terrace/Brühl Terası 
 
    Elimizde şemsiyelerle diğer adı 'Avrupa'nın Balkonu' olan Brühl Terası'na doğru yürüyoruz. Manzaranız tabiki de Elbe Nehri ve şehrin harika manzarası. Giderken sol tarafınızda Academy of Fine Arts kalıyor. Gerçekten sanatın kalbi bu şehirde atarken böyle bir yerde Güzel Sanatlar okumak harika bir duygudur, diye geçiriyorum içimden.

    Brühl Terası 1738 yılında özel olarak yaptırılmış, 1814 yılında ise halka açılmış. Burada pek çok turistik cafe ve hediyelik eşya satan dükkanlar bulabilirsiniz. Biz yağmur dolayısıyla manzarayı çok fazla izleyemeden burayı biraz hızlı geçiyoruz. Ama ben en sevdiğimle en güzel pozu almadan gitmiyorum.


    Verkehrsmuseum 
 
       Bir dönem kraliyet ahırı olarak kullanılmış Verkehrsmuseum, günümüzde Ulaşım müzesi olarak kullanılıyor. Çok eski araba motorları ve tarihi arabalar bulunmakta. Biz müzenin içerisine girmedik ama bahçesinde 'Historische Fahrraders' isminde yılda bir kez düzenlenen bir etkinliğe denk geldik. İlkel bisikletten başlayarak modernleşen bisikletlerin sırayla dizildiği ve hepsinin hakkında bilgilerin bulunduğu bu etkinlikte turistlerin seçmiş oldukları bisikletleri görevliler yardımıyla kullandıklarını gördük. Tabii ki biz kusur kalır mıyız? Hayır:) Büşra bence en zor olanını seçti, ben kendime güvenemedim ve kolay olanı kullanmak istedim ki onu bile kullanmak benim için bir hayli zor oldu.


    Bakar mısınız? İnsanlar önceden bunları kullanarak ulaşım sağlıyorlarmış. Kaplumbağa gibiydim, epey bir zaman geçti parkuru tamamlayana kadar... Büşra ise tek tekerlek üzerinde gitmeye çalışıyordu:)

 Frauenkirche / Kadınlar Kilisesi

    Frauenkirche ,Dresden'de gidilmesi gereken yerler arasında en üst sıralarda yer almaktadır. Protestanlığın en önemli kiliselerinden biri olan Frauenkirche ilk kez 11. yy'da 'Sevgili Kadınlar' anlamına gelen 'Zu unser lieben Frauen' isminde inşa edilmiş. Şehrin büyümesi ve nüfusun artmasıyla birlikte yetersiz kalan bu kilise 1722 yılında yıkılarak yeniden inşa edilmeye başlanmış. Alman mimar George Bahr tarafından 17 yıl sonra tamamlanan kilise dünyaca ünlü sembol haline gelmiş.

   2. Dünya Savaşında Frauenkirche öyle bir bombalanmış ki yerle bir olmuş. Yeniden inşa edilmesi için bağış toplamak üzere bir kampanya başlatılmış ve kilise yeniden inşa edilmiş. İnşaat sırasında ilk kiliseden yıkılan taşlar yeniden kullanılmış. Savaşın yerle bir ettiği bu yapı yeniden daha görkemli bir hal alarak günümüze gelmiş durumda... Orta Çağ'da kadınların uğradığı işkencelerden dolayı 'Kadınlar Kilisesi' anlamına gelen 'Frauenkirche' ismi ise günümüzdeki ismi halini almış.

Zwinger / Kraliyet Sarayı

    Zwinger Kraliyet Sarayı barok mimarisinin en önemli eserlerinden biri. Kral August döneminde 1710 yılında yapılmaya başlanan saray 21 yılda tamamlanmış. 'Kale Avlusu' ismiyle de bilinen bu Kraliyet Sarayı birbirine bağlı 5 köşkün dışında birçok özel mimari yapıyı bulunduruyor. Dresden'in diğer tarihi yapıları gibi burası da 2.Dünya Savaşı'nda oldukça hasar görmüş ve yeniden yapılandırılmış.

   Saray'ın içerisinde havuzlar,çeşmeler, bahçeler... Tam anlamıyla saray diyorsunuz görünce. Saray'a girerken 'Taç Kapısı' sizi karşılıyor ve o kapıdan geçerken arkada sizi nasıl güzelliklerin beklediğini az çok tahmin ediyorsunuz, heyecanlanıyorsunuz. Bahçeye adım attığınız gibi etkilenmemeniz mümkün değil. Çeşmeleri Almanya'nın en özel çeşmeleri olarak geçiyor. Bahçe o kadar büyük ve ihtişamlı ki her köşesini fotoğraflamak istedik fakat yağmur dolayısıyla kısıtlı vakit geçirebildik.

                  

   Kunsthofpassage / Music House 

    En çok merak ettiğim yer var sırada. Kunsthof pasajı içerisinde yağmur yağdığında müzik çalan bina:) Kunsthof pasajının özelliği müzisyenlerle mimarların bir araya gelerek farklı renklerde ve değişik özelliklerde binalar tasarlamış olması.. Pasaj isimleri 'Elementler, hayvanlar, ışıklar, mitolojik yaratıklar ve başkalaşım' olan 5 küçük avludan oluşuyor. Müzik çalan ev Elementler Avlusunda yer alıyor. Pasaj içerisinde en çok bilinen yer burasıdır.

    Yağmur yağdığında yağmurun şiddetine bağlı olarak damlalar binanın önündeki orkestra görünümlü borulardan geçerek hoş melodiler çıkar. Sakın konser gibi düşünmeyin :) biz her gittiğimiz yere yağmuru peşimizde götürmemize rağmen burada güneşi yakaladık.

   Pasaj içindeki binaların altında hediyelik eşya alacağınız tatlı dükkanlar ve kahve içebileceğiniz çok güzel mekanlara rastlayabilirsiniz. Renkli ve masalsı yapıya sahip bu pasaja gitmenizi kesinlikle tavsiye ederim.

                 

Herbsmarkt / Sonbahar Etkinliği  

   Mevsim öncesi başlayan ve yaklaşık bir ay süren Sonbahar Etkinliğine denk geliyoruz Altmarkt meydanında. Rengarenk tezgahların sırayla dizildiği ve süslendiği bu etkinlik havanın yağışlı olmasıyla biraz da olsa christmas tadındaydı. Bir de ben dönme dolabı görünce işte tam oldu. Benim çok istememle birlikte tepeden baktık tarihi Dresden'e. Meydan gerçekten küçük tezgahlarla ve süslerle tam da Christmas havasını andırıyor. Rengarenk ve ışıl ışıl.

                  

  Elbe Nehri  

   Tüm gün boyunca aslında Dresden'de epey gezdik. Toplu taşıma aracına binmektense genelde yürümeyi, şehri sokak sokak keşfetmeyi tercih ettik. Kısa ve öz şekilde aldığım notları sizinle paylaşmak beni mutlu ediyor. Günümün sonu ise şehrin üzerine kurulmuş olan Elbe Nehri ile sonlanıyor.

   Yorgun argın Büşralar ile birlikte eve dönüyoruz. Büşra ve Barış o kadar şanslı ki Elbe Nehri evlerine yürüme mesafede. Evde bir süre dinlendikten sonra Büşra ile birlikte güneşin batışını izlemek için Elbe Nehrine yürüyoruz. Tam bir sonbahar havası. Yerlerde yapraklar, nehrin görüntüsü ile birlikte güneşin batışını izliyoruz. İnsanın kendini dinlemeye ihtiyacı olduğu zaman yürüyerek hemen böyle bir nehir kenarına gelebilecek olması ne kadar da büyük bir şans, diye içimden geçiriyorum. Doya doya bakıyorum. Havasını içine çekiyorum.

  Eve erken dönüyoruz. Çünkü yapmış olduğumuz yoğun tempolu planımız tüm hızıyla devam ediyor. Bir sonraki gün Büşra ile Barış çalışıyor. Sabahın ilk ışıklarında günü birlik Prag'a gitmek için güne başlayacağız. Şehri keşfetmek için sadece 1 günümüz var. Sıkı plan yaptık ve enerji depolamamız gerekiyor.

   Dresden şehrinden gözlemlediklerimiz bu kadar..

   Sevgiler,Gamze :*










Hiç yorum yok:

Yorum Gönder